Radyo astronomisinde “yüzey parlaklığı”, bir nesnenin ne kadar kolay görülebildiğini belirleyen önemli bir ölçüt. MeerKAT ve ASKAP’ın olağanüstü hassasiyeti, düşük yüzey parlaklığına sahip yeni bir evrenin kapılarını açıyor. Bu teleskoplar sayesinde EMU (Evolutionary Map of the Universe, Evrenin Evrimsel Haritası) adlı büyük gözlem programı, Güney Yarımküre’nin en ayrıntılı radyo haritasını çıkarıyor.
Bu yeni gözlemler, yıldızların son evrelerine dair önemli ipuçları sunuyor. Kýklos ve WR16, büyük yıldızların yakıtlarını tüketmeye başladıkları son aşamalarda oluşturdukları Wolf-Rayet yıldızlarının etrafında şekillenen halkasal yapılara güzel bir örnek teşkil ediyor. Bu yıldızlar, dış katmanlarını uzaya savurarak etraflarında simetrik gaz bulutları oluşturuyor.
Benzer şekilde, Stingray 1, Perun, Ancora ve Unicycle, büyük yıldızların yakıtları tükendiğinde yaşadıkları süpernova patlamalarına dair izler taşıyor. Bu patlamalar sonucu oluşan şok dalgaları, çevredeki maddeleri süpürerek genişleyen küresel yapılar meydana getiriyor.
ASKAP, şimdiye kadar hiç gözlemlenmemiş kadar mükemmel dairesel bir süpernova kalıntısı olan Teleios’u keşfetti. Yunan kökenli adı “kusursuz” anlamına gelen bu nesne, çevresel etkilerden büyük ölçüde bağımsız kaldığını gösteriyor. Bu sayede, ilk süpernova patlamasının doğası hakkında önemli bilgiler sunuyor.
Bir başka önemli keşif de Diprotodon adlı süpernova kalıntısı. Gökyüzünde Ay’dan altı kat daha büyük görünen bu nesne, Avustralya’nın tarih öncesi dev hayvanı Diprotodon’a atıfta bulunarak adlandırıldı. ASKAP’ın hassas gözlemleri, bu devasa nesnenin iç yapısını ortaya çıkararak süpernova patlamasının nasıl geliştiğini anlamamıza yardımcı oluyor.
ASKAP gözlemleri, daha önce bilinen bazı nesnelerin doğasını da yeniden yorumlamamıza olanak tanıyor. Örneğin, Lagotis, önceden yalnızca bir yansıma bulutsusu olarak bilinen VdB-80’in aslında iyonize hidrojen gazı (HII bölgesi) içerdiğini gösterdi. Bu yeni bilgiler, yıldızların çevrelerindeki gaz bulutlarını nasıl etkilediğine dair yeni ipuçları sağlıyor.
Ayrıca, radyo teleskopları galaksimiz dışındaki kozmik yapılara da ışık tutuyor. Radyo halkası galaksileri, optik ışıkta sıradan disk yapıları olarak görünse de, radyo dalgalarında merkezlerinde boşluk bulunan halka benzeri yapılar sergiliyor. Bu fenomenin nedenleri henüz tam olarak anlaşılamasa da, muhtemelen birçok süpernova patlamasının birleşik etkisiyle gazların dışarı itilmesi ile açıklanabilir.
Bunların yanı sıra, Odd Radio Circles (ORC’ler) gibi tamamen yeni bir nesne sınıfı da keşfedildi. Bunlardan biri olan LMC-ORC, sadece radyo dalgalarında görülebiliyor ve kökeni hâlâ tam olarak bilinmiyor. ORC’lerin doğası hakkında daha fazla bilgi edinmek için ASKAP ve MeerKAT gibi teleskopların gelecekteki gözlemleri büyük önem taşıyor.
ASKAP ve MeerKAT, Kare Kilometre Dizisi (SKA) teleskoplarının öncüsü olarak kabul ediliyor. SKA, radyo astronomisinde çığır açacak uluslararası bir proje olup, evrenin en soluk ve en gizemli yapılarını keşfetmek için tasarlandı.
Şu an, EMU araştırmasının yalnızca yüzde 25’i tamamlanmış durumda. Geri kalan gözlemler tamamlandıkça, astronomlar çok daha fazla bilinmeyen nesneyi ortaya çıkaracak ve evren hakkındaki bilgilerimizi genişletecek.